MEHMET AKİF ERSOY KÜTÜPHANESİ

Toplamda 186 kişilik kullanım kapasitesine sahip olan kütüphanemiz, ziyaretçilere geniş bir hizmet yelpazesi sunmaktadır. Kullanıcılar, 15 gün süreyle 1 kitap alma hakkına sahiptir ve bu işlemler Akıllı Kütüphane Sistemi üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bilgisayar sınıfında araştırma yapma imkanına ek olarak, gerektiğinde kullanıcılar günlük 5 sayfa veri çıktısı alabilmektedirler.

Kütüphanemizin içeriği şu şekildedir:

  • 2 adet 8 kişilik grup çalışma odası
  • 1 adet 10 kişilik bilgisayar sınıfı
  • 1 adet 20 kişilik kıraathane bölümü
  • 1 adet 140 kişilik okuma alanı
  • Toplamda 10,000 adet kitap bulunmaktadır.
  • Ayrıca, kütüphanemizde mescit de bulunmaktadır. Bu sayede ziyaretçilerimiz hem rahat bir şekilde çalışabilir, hem de ihtiyaçlarına uygun kitapları ödünç alabilirler.

ADRES : Hastane Mahallesi Özcan Taşkınbaş Caddesi No:1A Arnavutköy /İST

DETAYLI İLETİŞİM BİLGİSİ İÇİN TIKLAYINIZ

MEHMET AKİF ERSOY

Mehmet Akif Ersoy 20 Aralık 1873 doğmuştur ve 27 Aralık 1936 yılında vefat etmiştir. Türkiye Ccumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ulusal marşı olan İstiklal Marşı’nın yazarıdır. “Vatan Şairi“ ve “Milli Şair“ unvanları ile anılır. İstiklal Marşı’nın yanı sıra Çanakkale Destanı, Bülbül ve 1911-1933 yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren Safahat en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırat-ı Müstakim (daha sonraki adıyla Sebil’ür-Reşad) dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş savaşı sırasında milletvekili olarak 1. TBMM’de yer almıştır.

 

Doğumu ve Çocukluk Yılları

Mehmet AKİF Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında İstanbul’da Fatih ilçesinin Karagümrük semtinde Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. Nüfusa kaydı doğumundan sonra babasının imamlık yaptığı ve ilk çocukluk yıllarını geçirdiği Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde yapıldığı için nüfus kağıdında Akif’in doğum yeri Bayramiç olarak görünür. Annesi BUHARA’DAN Anadolu’ya göç etmiş bir ailenin kız Emine  Şerif Hanım; Arnavut kökenli babası ise Kosova’nın İpek kenti doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından İpekli Tahir Efendi’dir. Mehmet Tahir Efendi, ona doğum tarihini belirten “Ragıf“ adını verdi. Babasının vefatına kadar Ragıf adını kullansa da bu isim yaygın olmadığı için arkadaşları ve annesi ona “Akif“ ismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi. Çocukluğunun büyük bölümü annesinin Fatih, Sarıgüzel’deki evinde geçti. Kendisinden küçük, Nuriye adında bir de kız kardeşi vardır.

Miladi 6 Mart 1913’te yazdığı, “Üç beyinsiz kafanın derdine , üç milyon halk“ mısrasıyla başlayan ve kavmiyetçiliği eleştirdiği şiirinin sonunda “Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum… Başka bir şey diyemem… işte perişan yurdum!... “ mısralarıyla bizzat şiirinde kendisini Arnavut olarak tanıtmıştır.

Öğrenim Yılları

İlköğrenimine Fatih’te  Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde o zamanların adeti gereği 4 yıl,4 ay, 4 günlük iken başladı. 3 yıl sonra iptidai ( ilkokul ) bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye başladı. Ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1892 ). Bir yandan da Fatih Camii’nde Farsça derslerini takip etti. Dil derslerine büyük ilgi duyan Mehmet Akif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızcada hep birinci oldu. Bu okulda onu en çok etkileyen kişi, dönemin hürriyetperver aydınlarından birisi olan Türkçe öğretmeni Hersekli Hoca Kadri Efendi idi.

Rüştiyeyi bitirdikten sonra annesi medrese öğrenimini görmesini istiyordu ancak babasının desteği sonucu 1885’te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetmesi ve ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü. Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı aynı arsa üzerine küçük bir ev yaptı, aile bu eve yerleşti. Artık bir an önce meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak isteyen Mehmet Akif, Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. O yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi’ne (Tarım ve veterinerlik Okulu) kaydoldu.

Dört yıllık bir okul olan Baytar Mektebi’mde bakteriyoloji öğretmeni Rıfat Hüsamettin Paşa pozitif bilim sevgisi kazanmasında etkili oldu. Okul yıllarında spora büyük ilgi göstedi; mahalle arkadaşı Kıyıcı Osman Pehlivan’dan güreş öğrendi; başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında yoğunlaştı. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilik ile bitirdi.

Mezuniyetinden sonra Mehmet Akif Fransızcasını geliştirdi. 6 ay içinde Kur’an’ı ezberleyerek hafız oldu. Hazine-i Fünun Dergisinde 1893 ve 1894’te birer gazeli , 1895’te ise Mektep Mecmuası’nda “Kur’an’a Hitap“, adlı şiiri yayınlandı, memuriyet hayatına başladı.

İstiklal Marşını Yazması

Aynı dönemde Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Bey kendisini ulusal marş yazmasına katılmaya ikna etti. Konulan 500 liralık ödül nedeniyle başlangıçta katılmayı reddettiği bu yarışmaya, o güne kadar gönderilen şiirlerin hiçbiri yeterli bulunmamıştı ve en güzel şiiri Mehmet Akif’in yazacağı kanısı mecliste hakimdi. Mehmet Akif’in yarışmaya katılmayı kabul etmesi üzerine kimi şairler şiirlerini yarışmadan çektiler. Şairin orduya ithaf ettiği İstiklal Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Milliye’de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17.45’te ulusal marş olarak kabul edildi. Akif, ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar’ül Mesai Vakfı’na bağışladı.

 

Mısır Yılları

İstiklal madalyası ile ödüllendirilen Mehmet Akif, 1922 yılında sağlık gerekçesi ile milletvekilliğinden istifa etti. 1923 yılının Mart ayının son günlerinde ortadan kaybolan yakın arkadaşı Trabzon Milletvekili Ali Şükrü’nün Mustafa Kemal’in Muhafız Alayı Kumandanı Topal Osman tarafından öldürüldüğünün anlaşılması üzerine kendine yeni bir yurt bulması gerektiğini hissetti. Bir süredir kendisini Mısır’a davet eden Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa’nın davetine uydu ve böylece kışlarını Mısır‘da geçirmeye başladı. Onun ülkeden ayrılışını 1924’te hilafetin kaldırılması veya 1925 yılında çıkarılan Şapka Kanunu ile açıklayanlar vardır.

Akif, gitmeden önce Kur’an’ın mealini hazırlamak için Diyanet İşleri Başkanlığı ile anlaşma imzaladı. Kur’an çevirisini yapabilecek tek adam olarak görüldüğünden Kur’an’ı Türkçeye tercüme işine girişmesi için 1908’den itibaren yoğun bir ısrar vardı. Tercüme işine kesinlikle yanaşmayacağı anlaşılınca, bir Kur’an meaali yazmak hususunda güçlükle razı edilmiştir.

Ünlü eseri Safahat 1924 yılında Türkiye’de basıldı. Birkaç sene yazları İstanbul’da, kışları Mısır’da geçiren Mehmet Akif, 1926 kışında sonra Mısır’dan dönmedi. Kahire yakınlarındaki Hilvan’a yerleşti. Burada adeta inzivaya çekilerek Kur’an meali üzerinde çalışmayı sürdürdü ancak ülkede ulusal din projesinin ( Türkçe ezan-ibadet) hayata geçirilme projesini öğrenince kendi çalışmasının bu projede kullanılmasından çekinerek 1932’de mukaveleyi feshetti. Diyanet İşleri Başkanlığı hem tercüme hem yorumlama işini Elmalılı Hamdi Efendi’ye verdi. Akif, kendi yazdıklarını dostu Yozgatlı İhsan Efendi’ye teslim etti ve ölür de gelmezse yakmasını nasihat etti. (Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babası)

Mehmet Akif, Mısır yıllarında Kur’an çevirisinin yanı sıra Türkçe dersleri vermekle meşgul olmuştu. Kahire’deki “Camia-tül Mısriye“ adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. /1925-1936)

Türkiye’ye Dönüşü ve Vefatı

Siroz hastalığına tutulunca hava değişikliği iyi gelir düşüncesiyle önce Lübnan’a, sonra Antakya’ya gitti fakat Mısır’a hasta olarak döndü. 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda hayatını kaybetti. Edirnekapı Mezarlığı’na gömüldü. Mezarı iki yıl sonra, üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı; 1960’ta yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı Şehitliği’ne nakledildi. Mezarı, Süleyman Nazif ve arkadaşı Ahmet Naim Bey’in mezarları arasındadır.

Mehmet Akif’e 1 Haziran 1936 tarihi itibarı ile 478 lira 20 kuruş emekli maaşı bağlanmıştır. Bu maaş 1936 yılı Ekim ayından itibaren ödenmeye başlanmış, toplu olarak 2976 lira almıştır. Emekli cüzdanının son sayfasında ise “600 lira borç“ ibaresi yazılıdır. Bu borç düştükten sonra ise kalan kısım ailesine verilmiş ve Mehmet Akif bundan iki ay sonra vefat etmiştir.

10 9 8 7 6 5 4 3 2 1